UMAY
Bazı hikâyeler anlatılmaz, yaşanır. Ama yaşanan her şey anlatılmalı mıdır? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bir kere başladıysan geri dönüşün olmadığı. Bunu ben seçmedim, ama yazdım. Yazdıkça gerçek mi, yoksa sadece bir kâğıt üzerinde mi var olduğunu anlayamaz hale geldim. Siz de öyle olacaksınız. Şimdi okurken, bazı cümlelerde durup düşüneceksiniz. ‘Bunu gerçekten ben mi düşündüm, yoksa bana düşündürülen mi?’ diye soracaksınız. İşte o zaman, biz aynı yerde olacağız.
AYANA
Bu hikâye bir hatırlayış… Ama kimin hatırladığı gerçekten önemli mi? Bazen geçmiş dediğimiz şey bize ait değildir, fakat onu yine de sırtımızda taşırız. Bazen bir ismi ilk kez duyduğumuzu sanırız; ama o isim çok daha önce, belki bir fısıltıyla zihnimize kazınmıştır. Gerçek ile kurgu arasındaki sınır, sandığınız kadar belirgin değildir. O yüzden neye inanacağınızı seçmeyin. Çünkü seçim yaptığınız an, gerçeğiniz sizi bulacaktır.
MUSTAFA
Ben oyunlar oynadım. Hep oynadım. Ama bu bir oyun değil. Umay ne yazarsa yazsın, Ayana ne söylerse söylesin, bazı şeyler sadece vardır. Siz inanmayı bıraksanız da var olmaya devam ederler. Bazı isimleri hiç söylememek gerekir. Bunu hatırlayın. Ve size önerim; benim bölümümü lütfen gece 23:00’den sonra okumamaya çalışın.
“Bazı isimler sadece kelime değildir. Onlar birer çağrıdır.”
Ve şimdi, siz de içindesiniz.