Bukalemun - Çakal Avı
Tam on bir yıldır bugüne hazırlanmıştı. Alacağı intikamın ilk adımını bugün atacaktı. Bugünden sonra geri dönüşü olmayan bir yola girecekti. Aceleyle Ağrılı’nın elini öpüp başına koydu. Arkasını dönüp avluyu geçti, kapıda kendisini bekleyen araca binmeden önce başını kaldırıp, onlarla da vedalaşırcasına etrafı çevreleyen yüksek duvarlara baktı.
….Şimdi bambaşka bir dünyaya gidiyordu. Bir daha geri gelir miydi, kimse bir şey bilmiyordu... Bildikleri tek şey vardı; ölüme gidiyordu...
YA ÖLECEKTİ… YA ÖLÜM OLACAKTI…
Bukalemun - Alaz
Sevdikleri bir zalim tarafından elinden alındı. On üç yıl boyunca kabuslara mahkûm edilirken, adı da karanlığa gömüldü. Alaz… Yeminle çıktığı intikam yolunda şimdi zalim olma sırası O’nda.
Yaman… Yirmi üç yıl önce en kıymetlisini, yıllar sonra ise annesini elinden alan aynı zalimi; cehenneme göndermeyi hayatının amacı edindi.
İntikam ateşi ile yanan Alaz ve Yaman’ın hikayesi, serinin bu ikinci kitabında da sizleri sürükleyerek, onların duygularına ortak edecek.
Bukalemun Alaz, tüm bu intikam ateşinin içinde; aynı hedefe ayrı yollardan giden Alaz ve Yaman’ın sürekli kesişen yollarının tesadüf olmadığını, ilahi planın onları bir araya getirmek için yaptığı cilvelerle, temeli yirmi üç yıl önce atılan aşkı canlandırdığını heyecanla fark edeceksiniz.
Serinin bu kitabı, tesadüf diye bir şey olmadığına inanmanızı sağlayacak.
Bukalemun - Yamandağlı
Uyuyamıyordu… Hep aynı kâbus, ciğerlerinin nefessiz kalışı ve çığlıklar… Kimsenin çare olamadığı bu duruma; aşkına takıntılı, senelerdir çektiği acılarla güçlenmiş Yaman çare olacağını söylüyordu. Koruyacağına söz veriyordu Alaz’ı kâbusları da dahil olmak üzere tüm sıkıntılardan. Aklı bunu kabul etmiyordu Alaz’ın ama yüreği biliyordu doğruluğunu…
Kapattı gözlerini kadın ve deliksiz uyudu…
Bir insanın, sevdikleri zarar gördüğünde hissettiği çaresizlikle neler yapabileceğini, intikam uğruna neye dönüşebileceğini anlatan Bukalemun Çakal Avı ve Bukalemun Alaz’dan sonra, Bukalemun serisinin üçüncü kitabı olan Yamandağlı, size aşkın sıcaklığını ve aynı zamanda korkutuculuğunu, birine güvenmenin yürekte başladığını, korkuların nedeniyle kendini tutabilme sabrını, yapılan tüm kötü şeylere rağmen nasıl gittikçe artan bir aşkla sahiplendiğini, aşkla bütünleşmenin ne olduğunu ve aslında sahip olduğumuzun farkında olmadan yaşadığımız mucizeleri anlatıyor. Kimliğinde anne ve babanın adının yazması gibi, uyuyabilmek gibi, sevişebilmek gibi…
Birini sadece o olduğu için sevmek… Kim böylesi bir aşk istemez ki? Birini olduğu kişi olarak sevebilmek… Kim bu kadar cesur davranabilir ki?
Bukalemun - Yaman
Geçmişin hesabını kapayan Yaman, en değerlisi ile artık mutlu olacaklarına inandıkları gelecek günlere hazırlanıyordu.
Ta ki gelen o uğursuz habere kadar.
Her şeyin yolunda gittiğini düşündükleri anda, adeta bir bomba gibi ortaya düşen bu haber, hem Alazların hem de Bozdumanların nazarında kıyametle eş değerdi.
“Abi, Sansar’ı Alaz’ı öldürmesi için tutmuşlar!” demişti Kürşat.
Alaz’ın peşine düşen kiralık katil, herkesi şok etmişti fakat en çok da Yaman’ı. Alaz için kalbine giden tüm yolları ardına kadar açmış olan Yaman, sanki zelzele olmuş da, tüm şehrin altı üstüne geçmiş, tüm yollar tarumar edilmiş gibi hissetmişti. Sanki Alaz’a giden tüm yollar tıkanmış gibi... Duydukları onun için deprem haberinden daha kötüydü.
Kimsenin tanımadığı fakat şehirde oldukça iyi bilinen ve kendini gizlemeyi çok iyi başaran kiralık katil Sansar; öldüğüne inandığı yıllar boyunca yasını tuttuğu, ömrünü adadığı, uğruna dünyaları yakabileceği mucizesi Alaz’ı öldürmesi için tutulmuştu. Bu kiralık katili kim tutmuştu? Nasıl ele geçirilecekti? Onlar müdahale edemeden bir hedefini daha yok edebilecek miydi? Tüm bu soruların cevabını bulabilmek için Yaman kendi hayatı da dahil her şeyi göze almış, yeni bir sürek avı başlamıştı. Ne olursa olsun, hangi deliğe girerse girsin, kiralık katili ele geçirmek zorundalardı. Hem onu hem de onu azmedeni.
Bukalemun- Ateş
“Hayat akıl almaz bir oyunun sahnelendiği bir tiyatro sahnesiydi belki de. Hem seyirci hem oyuncusuydu insanlar. Bazen o herkesin pür dikkat izlediği aydınlık sahnede, bazen de karanlıklar içindeki koltuklardaydılar.”
Birlikte çok badireler atlattılar, yeri geldi canlarını toprağa koydular. Kaybedilen ve yeri dolmayan bir kol gibi sızıları hep içlerinde kaldı toprağa verdiklerinin. Fakat hayat devam ediyordu. Onlar da toprağa verdikleri canları için hayata devam ettiler. Her bitiş yeni bir başlangıç... Her ölüm bir doğum… Çıktıkları bu yolda kaderleri birbirine bağlanan Yaman ve Alaz… Serinin son kitabında sizlerle…
“Hayat çetrefilli bir savaştır her zaman. Bazen taktiksel soğuk bir savaştır, bazen kan gölü içinde geçen dehşet dolu bir kavga. Bazen barış anlarında olduğu gibi süt limandır her şey, bazense ha başladı ha başlayacak gerginlik anlarıdır. Savaşların sonu ya yenilgidir ya zafer. Kimi yenilirken, kimi zafere ulaşır. Bir taraf yenilginin hüsranıyla heder olurken, bir taraf zaferin sarhoşluğu ile saadet içindedir.”